aileyi hayatından çıkarmak
yıllar önce bir akşam, “yan baktım diye” babamdan çok şiddetli bir dayak yedim. önce tokat attı. sonra kanepeye itti. üzerime oturup bana vurmaya başladı. vurmalarının arasında yüzüme yumruk attı. ona engel olmaya çalışan kardeşim ve annem başarılı olamadı.
ertesi gün şişmiş bir yanak ve siyaha çalan mor bir yüz ile işe gittim. bindiğim otobüste insanların acıyarak bakmaları yetmedi, işe gidince patronlarım gözlerini kaçırdılar. sadece 1 tanesi ne olduğunu, yardım isteyip istemediğimi sordu. yanağım içerden o kadar şişmişti ki aylarca o doku taş gibi kaldı.
ondan sonraki aylar boyunca babamı öldürmekle, kendimi öldürmek arasında çok kararsız kaldım. annem babamı evden kovduğu için görmek zorunda kalmadım ama nefretim hiç azalmadı. birkaç hafta sonra halalarım beni görmeye geldiler.
“nasılsın joujou? azıcık daha iyi misin? bunu hiç hak etmedin. lütfen kendini üzme” gibi cümleler bekledim. ama sadece “o senin baban. öp elini de barışın” dediler. o gün halalarımı sildim. ben kan bağına inanmıyorum. sevgi bağına inanıyorum. bazen aileden birilerini silmek, hayatınızı çok daha huzurlu ve mutlu bir hâle getirebilir.
çünkü toplum dayatmalarına, öğrenilmiş çaresizliğe, ikinci sınıf olmaya alışmış ve size de bunu kabul ettirmeye çalışan 3 hala yerine, “dik dur joujou! bunu atlatacaksın. o hasta. bu seninle ilgili değil. onun ayıbı” diyen kendinizle baş başa olmak her zaman daha iyidir.